No Products in the Cart
Insanlar, hem Rabbilerine hem nefislerine hem de halka karsı adalet ve istikamet içinde bulunmakla mükelleftirler. Cenâb-ı Hakk’a karsı adalet ve istikamet, O’nun vaz’ ettigi kurallara uyarak, emir ve yasakları mevzuunda kılı kırk yararcasına titiz hareket ederek; nefsine karsı adil olma, kendi sahsına ve aile efradına, emanete riayet hassasiyetiyle muamelede bulunup ifrat ve tefritlere düsmeden her sart altında hayatını itidal içinde sürdürerek; halka karsı adalet ise her hususta onların haklarını gözetip onlara her zaman hayırhah bir yol arkadası gibi davranarak gerçeklesebilir.
Iste bu sekilde hem hukukullah hem de kul haklarına, tabir-i digerle hem hukuk-u ammeye hem de ferdî haklara riayet edilmis olur. Aksine, bu haklara riayet edilmedigi takdirde umumi ahenk temelden sarsılır; ihtilaller bas gösterir ve her yanda hercümerç yasanmaya baslar; Cenâb-ı Hak da bir kısım zalimlerin eliyle onları cezalandırır; sonra döner o zalimlerden de intikam alır. Bugüne kadar hiç degismeden âdet-i ilâhî hep böyle cereyan edegelmistir. Bu arada fevkalâdeden inayetler de olmustur ama bunlar rahmetin gazaba sebkati esprisine baglı sürpriz teveccühlerdir ve temadileri de O’nun ekstradan inayetlerine vabestedir.